ZEYTİNLİK GENÇLİĞİ
  Ben'den Siirler
 

ASKER

Kim demiş meçhul asker diye? ...
Dostları nerede
Atatürk ağlıyor

Gaziler uyuyor
Bayramlar nerede
Atatürk ağlıyor

Şehitler küsüyor
Gençleri nerede
Atatürk ağlıyor

Dereler akmıyor
Güneşi nerede
Atatürk ağlıyor

Tabiat kurumuş
Ormanlar nerede
Atatürk ağlıyor

Ekinler kurumuş
Efendi nerede
Atatürk ağlıyor

Balıklar ölüyor
Denizler nerede
Atatürk ağlıyor

Kuyusu kazınmış
Seveni nerede
Atatürk ağlıyor

Düşmanı koruyan
Yalaka nerede
Atatürk ağlıyor

Doğrular kovulmuş
Köyleri nerede
Atatürk ağlıyor

Hainler korunmuş
Yiğitler nerede
Atatürk ağlıyor

Atayı savunan
Aydınlar nerede
Atatürk ağlıyor

Vatanı gidiyor
Askerler nerede
Atatürk ağlıyor

Akşamlar geliyor
Sabahlar nerede
Atatürk ağlıyor

Şeriat geliyor
Laikler nerede
Atatürk ağlıyor

Kasımlar ağlıyor
Nisanlar nerede
Atatürk soruyor

Hüzünler çağırıyor
Mutluluk nerede
Atatürk ağlıyor

Gülmeyi unutmuş
Çocuklar nerede
Atatürk ağlıyor

Sevmeyi unutmuş
Gönüller nerede
Atatürk ağlıyor

Bırakın kavgayı
Dostluklar nerede        
Atatürk ağlıyor

Bırakın savaşı
İnsanlık nerede
Atatürk ağlıyor

Atatürk ölüyor
Dernekler nerede
Vatanı ağlıyor 


RÜZGAR


Şehitler tepesi boş değil,
Biri var bekliyor.
Ve bir göğüs, nefes almak için;
Rüzğar bekliyor.
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye?
Destanını yapmış,kasideye kanmış.
Bir el ki; ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer öpsün diye faniler!
Öpelim temizse dudaklarımız,
Fakat basmasın toprağa temiz değilse ayaklarımız.
Rüzğarını kesmesin gövdeler
Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar,kasideler.
Geri gitsin alkışlar geri,
Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!
Ona oğullardan,analardan dilekler yeter,
Yazın sarı,kışın beyaz çiçekler yeter! Söyledi söyleyenler demin,
Gel süngülü yiğit alkışlasınlar
Şimdi sen söyle söz senin.
Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor! Ve bir bayrak dalgalanmak için;
Rüzğar bekliyor!
Destanı öksüz,sükutu derin meçhul askerin;
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş meçhul asker diye? ...
 
DOST
dost
uzakta
gurbet ellerinde
dost
mızrabı
gönül tellerinde


dost
sevgide
paylaşımda
dost
ekmeğimde
zehir de olsa aşımda


dost
yaşanılan anların hazzı
dost
katlanılan çilenin avazı


dost
en uzun soluk
yaşam nefesi
dost
en uzun çığlık
mutluluk sesi


dost
rafine rafine imbik imbik
dost
sevda da yumak sevgi de ilmik


dost
yokluğunda sızlar yare
dost
yoksunluğunda yürek pare pare


dost
Veysel de kara toprak
dost
Pir Sultan'ın gülünde yaprak




dost
Mevlâ’na da gönül aynası
dost
Yunus da açan vuslat sayfası


dost
idealim yıldız yıldız
dost
eksikliği kaygılarımız


dost
eksiği acım
dost
varlığı ilacım

öyle dost
öylesine dost

SORDUM HAYAT NEDİR?

Hayat mutlu yaşamaktır
Ölüme hazır olmaktır
Hayat değer vermektir
Dost kıymetin bilmektir
Hayat su gibi akmaktır
Ve denize kavuşmaktır
Hayat bir limandır
Kısa bir zamandır
Hayat yaşamayı bilmektir
Şehadet ederek ölmektir
Hayat bir içim sudur
Yaşama tutkusudur
Hayat ertelemedir
Bilinmez neye gebedir
Hayat bir tutkudur
Allah’ın lutfudur
Hayat aşık olmaktır
Bir yere tutunmaktır
Hayat hep merak etmektir
Merakını gidermektir
Hayat hazırlanmaktır
Birazcık zorlanmaktır
Hayat nefes alıp vermektir
Ölürken günahsız ölmektir
Hayat bilmediğini bilmektir
Ve öğrenmeye devam etmektir
Hayat elinle kalem tutmaktır
Hakkıyla talebe okutmaktır
Hayat bir misyon yüklenmektir
Sabırsızlıkla beklenmektir
Hayat ölümü bilmektir
Ölüme gülümsemektir
Hayat dimdik durmaktır
Haktan yana olmaktır
Hayat bir süre yaya yürümektir
Yaşlanıp ayağını sürümektir
Hayat herkese selam vermektir
Tüm insanlara gülümsemektir
Hayat günahlara dalmaktır
Sonra dönüp pişman olmaktır
Hayat yaşarken uyumaktır
Ancak ölümle uyanmaktır
Hayat bir gaflete dalmaktır
Kendinden intikam almaktır
Hayat candır canandır
Allah’a kul olmandır
Hayat yaşamaktır
Hep canlı olmaktır
Hayat kısa bir çizgidir
Ya da yanık bir ezgidir
Hayat insanları sevmektir
Güzel yaşamak ve ölmektir
Hayatın manevi bir yönü vardır
Hayat ölümle son bulmayacaktır
Hayat yokuşa tırmanmaktır
Her şeyi hak edip almaktır
Hayat bir alış veriştir
Belki karlı bir iştir
Hayat belki her şeydir
Belki de hiçbir şeydir
Hayat zorlu bir imtihandır
Ölüm zilin çaldığı andır
Hayat sorumluluktur
Sosuz bir mutluluktur
Hayat yemek içmektir
Nefsani bir istektir
Hayat yaşamaktır
Yaşamak sanattır
Hayat bence paradır
Parasız hayat çok zordur
Hayat sağlıktır, sevgi, saygıdır
Yarına duyulan derin kaygıdır
Hayat hoşgörüdür ve özgürlüktür
Hayattan ders almamak bir körlüktür
Hayat kimine göre kafayı çekmektir
Sarhoş olup demlenip kendinden geçmektir
Tiryakiye sorarsan derin bir nefes almaktır
Çıkan acı dumanda keyifle boğulmaktır
Hayat yerle gök arasında sıkışıp kalmaktır
Geçmişten ders alıp, geleceğe uzanmaktır
Hayat her gün dikleşen merdiveni çıkmaktır
Her gün doğan yeni güne umutla bakmaktır
Hayat bize verilen sınırlı bir zamandır
Aslında bizim için ÇETİN bir imtihandır
Hayat mezardan sonrasını görmektir
O günler için bonus biriktirmektir


YANGINDAN MAL KACIRIR GİBİ 
ASKIMA NANKÖRLÜK ETTİ,GİTTİ
KEFENİN CEBİ DELİK, 
BİR SINAV İÇİN GELDİK.

RÜYALAR DOĞAR BATAR
GECELERDE
KARANLIKLAR ÇÖKÜNCE,
AZRAİL ALIR GÖTÜRÜR
DİYARLARA 
SENİ BENİSECİNCE
                                       YAZAR:AYBERK VS ES LOWE



ÖLEN SEVGİLİ
Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti. Yanmanin nedeni aksam
yedikleri degil,uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi.
Bugün
2 yildir götürmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti.

Aslinda bunu yapmakta geç bile kalmisti.
´Bitmeli dedi içinden, her gün bu tatsiz uyanis bitmeli.´
Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekile giriyordu. Süratle
giyinerek disari çikti. Bugüne kadar hiç bekletmemisti onu, simdi de
bekletmemeliydi. Istanbul, soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu.
Genç
adam gökyüzüne bakarak iç geçirdiÿÿÿÿ;
´Bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor. onlar bile agliyor
halimize...´
BULUSMA VAKTI...
Artik Kadiköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalik beklemeden sonra
karsidan kiz
arkadasinin geldigini gördü. Simdi midesindeki agri daha da artmisti.

Besiktas´a geçtiler. Yolculuk sirasinda hiç konusmadilar. Genç kiz,
sevgilisinin bu durgunluguna anlam verememisti. Nereden bilecekti bugün
ayrilik çanlarinin çalacagini...

Besiktas´a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kiz anlamisti
sevgilisinin kendisine bir sey söylemek istedigini.
´Bana birsey mi söylemek istiyorsun´ diye sordu. Genç adam, gözlerini
kaçirarak
´Evet´
dedi. Genç kiz heyecanlanmisti, biraz da sinirlenerek
´Söylesene, ne diye bekliyorsun´ dedi.
Genç adam içini çektikten sonra
´Sence biz nereye kadar gidecegiz?´ diye sordu. Genç kiz,
´Bunu sorma geregini niye duydun?´ diye yanit verdi. Genç adam söze
basladi...
´´Birkaç ay önce aksam 23:00 civarinda sana telefon açip senin için
yazdigim
siiri okumak istemistim. Sen bana
´Sirasi mi simdi canim yaa, isin gücün yok mu?´demistin. Biliyormusun o
an
nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu
kapatmistim. Daha sonra da bu siiri benden hiç istememistin. Geçenlerde
hasta olup yataklara düstügümde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis,
Meralin
´Sen sanslisin, sevgilin sana bakar´ sözüne Isim yok da sana mi
bakacagim,
annen baksin´ demistin. Hatirladin mi?´´


 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol